Türkiye’de Sağlık Turizmi Üzerine Değerlendirmeler
TÜRSAB Akdeniz Bölge Temsil Kurulu Sağlık Turizmi İhtisas Komitesi Üyesi ve aynı zamanda bir sağlık turizmi acentesi sahibi olan Murat Bulut, Türkiye’de sağlık turizminin aşağı yönlü bir eğilim içinde olduğunu belirtti. Gelen sağlık turisti sayısının azalmasının yanı sıra, kişi başına elde edilen gelir miktarının da düşüş gösterdiğini ifade etti. Örneğin, üç yıl önce 200-300 pounda satılan bir zircon işlemi, günümüzde ortalama olarak 130 pounda yapılmaktadır. Bu durumun, bazı kliniklerin otel transferi dahil olarak 80 pound gibi düşük fiyatlarla aynı işlemi yapmaya çalışmasından kaynaklandığını vurguladı.
Rekabetin fiyat üzerinden gelişmesinin, hizmet kalitesini olumsuz etkilediğini savunan Bulut, “Eğer ben hastaya, kendi ülkesindeki tedavi veya işlem fiyatını, otel ve transfer dahil ederek, dörtte bir değil, yedide bir fiyatla sunuyorsam, bu benim ticari potansiyelimi kullanamadığım anlamına gelir. Rakamlar düştükçe işçilikten, malzemeden, otel seçiminden, transfer ettiğiniz araçtan ve transfer operasyonunu yöneten personelin kalitesinden ödün vermek zorunda kalıyorsunuz. Bu da kaçınılmaz olarak negatif işlemlerle reklamasyon süreçlerini doğuruyor” dedi.
Hastanelerin Acenteleri Baypas Etme İsteği
Rekabetin fiyat üzerinden yürütülmesi, sunulan hizmetin kalitesi ve operasyon sonuçlarını olumsuz şekilde etkilerken, sektördeki bir diğer sorun ise rol karmaşası. Bulut, hastanelerin uluslararası hasta merkezlerinin pazarlama departmanlarına dönüşmesi sonucunda, sağlık turizmi acentelerinin hizmet aldığı hastanelerin acentelerin rakibi haline geldiğine dikkat çekti. Yurtdışında, ülkeye gelen hiçbir hastanın acente kaydı olmaksızın hastaneye kabul edilmediğini belirtti.
Bulut, “Yurtdışında işbirliği ve ortaklıklar var. Biz çalıştığımız hastane ile hem rakibiz hem de iş ortağıyız; bu durum işleri karmaşık hale getiriyor. Yönetmelikte bazı maddeler açık ve net bir şekilde belirtilmediği için sonuç bu hale geliyor. Pazarın tamamına hakim olmak isteyen hastane ve klinikler var ve acenteleri bypass etmek istiyorlar. Biz sadece iki otel ve iki transfer ayarlayan kurumlar değiliz; tam tersine tüm dünyaya açılabilecek doğru kapıyız. Sağlık kuruluşları, klinikler ve doktorlar acenteciliğe soyunurken akıllarında tutmaları gereken bir husus bu” diyerek uyardı.
Yabancı Çantacıların Sektördeki Etkisi
Sektörde tanımı olmayan bir başka oyuncu olan çantacıların, sektörde aktif rol almasıyla işlerin neredeyse kontrolden çıkma noktasına geldiğini söyleyen Bulut, Türkiye’ye sağlık hizmeti almak için gelen turistlerin yarısının kaçak yolla geldiğini öne sürdü. “İstanbul’da iş yapmak daha zor. Havaalanında transfer şirketleri birbirinin hastasını çalıyor. Almanya’dan gelen bir vatandaş, burada beş yıldızı bir otelin kral dairesini kapatıp, otele acentelerin ve kliniklerin getirdiği hastaları kendi anlaştığı hastane, klinik ve doktorlara taşıyor. Bu kişi, bir yıl boyunca cebinden para harcamadan aylık sekiz on bin euro para kazandı, sonunda şikayet edildi, yakalandı ve deport edildi. Bu sadece Antalya’da yaşanan bir durum. İstanbul ise bu bakımdan çok daha kötü bir hal almış durumda.”
Bulut, “Biz acentelere iş görüşmesi yapmaya gelen yabancı uyruklu insanlar oluyor; resmi sistemi anlattığımızda arkasına bakmadan kaçıyorlar. Hastanelerde koridorlarda dolaştıklarında, ‘Bize hasta getiriyor’ şeklinde yanıt alıyoruz. Bu kişilerin şirketi yok, vergisi yok, hukuki hiçbir sorumluluğu yok. Benim günahım ne o zaman? Bu insanlara hastanelerde veya kliniklerde kim yol veriyor? Kaçak çalışanlara değil; kaçan çalışanların nerede tıbbi işlem yaptırdıklarının önüne geçerseniz sorun otomatikman ortadan kalkar” dedi.
Sağlık Turizminde Sorumluluk ve Riskler
Sağlık turizminde gelen turistlerin, diğer turizm alanlarından farklı olarak sadece turist değil, aynı zamanda ‘hasta’ sıfatını taşıdıklarını belirten Bulut, acentelerin hastaların ölüm riskini satın aldıklarının altını çizdi. “Hastanenin ve doktorun kendi mesuliyet sigortaları var ancak acenteleri koruyan bir mesleki sigorta yok. Sadece yeni bir firmanın ürünü olan, komplikasyonlara karşı koruyucu bir sigorta mevcut. Ancak bu sigorta, hastada işlemden sonra bir komplikasyon oluşması durumunda, yapılacak tıbbi müdahalenin masraflarını karşılamakta; o hastanın tekrar Türkiye’ye gelmesi için diğer tüm operasyonel maliyetleri karşılamıyor. Bu yük, acentelerin omuzlarında kalıyor. Olası bir durumda hasta vefat ettiğinde, bizler cenaze işlemlerine kadar ilgilenmek zorunda kalıyoruz ve eğer hastane kaynaklı bir sorun oluştuysa, ölüm dahil, tazminat davasında ilk önce acenteye dava açılıyor. Bu kadar sorumluluk ve risk omuzlarımızdayken, çantacıların sektörü işgal etmesi nedeniyle motivasyonumuzu kaybediyoruz” dedi.
Devletin Rolü ve Öneriler
Bulut, devletin kasasına para sokma peşindeki ekonomi yönetiminin sağlık turizmi alanına kısa bir göz atmasının verimli sonuçlar doğurabileceğini belirtti. “Çok basit bir yönetim var; hastanede herkesin dosyası mevcut. Devletin görevlileri, bir zahmet otursun, ‘John, sen ne zaman geldin, ne ödedin 15 birim, hastane faturası ne kadar 10 birim, aradaki 5 bin nerede?’ diye baksınlar. Nereye gitmiş o kazançlar?” dedi.