Everest Dağı: Doğanın Zirvesi ve Tırmanış Zorlukları

Everest Dağı: Doğanın Zirvesi

Everest Dağı: Doğanın Zirvesi

Everest, dünyanın en yüksek zirvesi olarak doğaseverler ve dağcılar için efsanevi bir cazibe merkezi olmuştur. Nepal’de “Sagarmatha,” Tibet’te ise “Chomolungma” olarak adlandırılan bu devasa dağ, zirvesiyle gökyüzüne adeta meydan okuyor. Çinliler ona “Zhumulangma Feng” derken, Batı’da ismi, Hindistan’ın haritasını çıkaran 19. yüzyıl araştırmacısı Sir George Everest’ten gelmektedir. Coğrafi bir zirve olmanın ötesinde, Everest, insanın doğayla ve kendi sınırlarıyla olan mücadelesinin de simgesi haline gelmiştir. Bu muazzam dağla ilgili önemli bir araştırma ise “Nature Geoscience” dergisinde yayımlandı.

Everest Dağı: Doğanın Zirvesi ve Tırmanış Zorlukları

Everest Neden Yükseliyor?

University College London’dan (UCL) bilim insanları, Everest Dağı’nın yükselişini anlamak için Himalayalar’daki nehirlerin uzun yıllar boyunca geçirdiği değişimleri ve evrimlerini inceleyerek çeşitli modeller geliştirdiler. Araştırmacılar, yaklaşık 89 bin yıl önce Everest yakınlarındaki Arun Nehri’nin Kosi Nehri ile birleşmesinin bölgede erozyonu arttırdığını keşfetti.

  • Bu birleşme sonucunda büyük miktarda kaya ve toprağın aşındığını belirten uzmanlar, bu aşınmanın ardından yer kabuğunun altındaki basıncın artarak Everest Dağı’nın yükselmesine katkı sağladığını vurguladılar.

Her Yıl 2 Milimetre Daha!

Ekip, Arun Nehri’nin neden olduğu erozyonun Everest’in son 89 bin yıl içinde 15 ile 50 metre arasında yükselmesine yol açtığını ve dağın her yıl yaklaşık 2 milimetre daha yükselmeye devam edebileceğini öne sürdü. Araştırmanın yazarlarından Dr. Şu Han, “Everest’in değişen yüksekliği, yeryüzünün dinamik yapısını gözler önüne seriyor. Arun Nehri’nin yarattığı erozyon ile Dünya’nın mantosunun yukarı doğru uyguladığı basınç arasındaki etkileşim, Everest’in beklenenden daha hızlı yükselmesine neden oluyor” açıklamasında bulundu.

Bazen Dünyanın En Uzun İkinci Dağı Oluyor

Everest Dağı, geçmiş yıllarda ilginç bir araştırmayla tekrar gündeme geldi. Live Science isimli bilim araştırmalarının yayınlandığı sitede yer alan 2022 tarihli habere göre, Everest bazen ‘dünyanın en uzun ikinci dağı’ olarak kabul ediliyor. Amerikan Jeofizik Birliği’nin haber sitesi Eos’taki makaleye göre, iki yıl önce yürütülen bir çalışma bu bilgiyi ortaya koyuyor. Söz konusu araştırma, bunun sebebini dağdaki hava basıncının yıl boyunca önemli derecede dalgalanması ve “algılanan zirve yüksekliğinin,” ikinci en büyük dağ olan K2’nin altına inmesine yol açması olarak açıklıyor.

Everest Dağı: Doğanın Zirvesi ve Tırmanış Zorlukları

  • İngiltere’deki Loughborough Üniversitesinden iklim bilimci olan makale baş yazarı Tom Matthews, “Bazen K2 Everest’ten daha yüksek oluyor” diyor.

Hava Basıncı Verileri İncelendi

Aynı tarihlerde iScience bülteninde yayımlanan yeni çalışmada, Matthews ve meslektaşları, hem Everest Dağı zirvesinin yakınındaki hava durumu istasyonlarının hem de Avrupa Uzay Ajansı’nın Kopernik uydusunun 40 yılı aşkın süre boyunca kaydettiği hava basıncı verilerini inceledi. Hava basıncı, Everest’te bulunan oksijen miktarıyla yakından bağlantılıdır. Eos’a göre hava basıncı azaldığında, havadaki oksijen molekülleri azalır ve basit bir nefes alma işlemi çok daha yorucu hale gelir. Bu nedenle Everest’e tırmanmayı seçen pek çok kişi, havanın yoğunluğunun azaldığı yüksek irtifalara tırmandıkça ayakta kalmak için oksijen desteğine ihtiyaç duyar.

Everest Dağı: Doğanın Zirvesi ve Tırmanış Zorlukları

  • (Makalenin yazarları, şimdiye kadar sadece 169 erkek ve sekiz kadının oksijen desteği kullanmadan Everest’in tepesine ulaştığını belirtmektedir.)

Mevsime Bağlı Olarak Değişiyor

Her ne kadar yükseklikle beraber sürekli azalsa da, araştırmacılar hava basıncının hava durumuyla da dalgalandığını keşfetmişler. 1979’dan 2019’a kadar olan dönemde, Everest’in zirvesi civarındaki hava basıncı mevsime bağlı olarak 309’dan 343 hektopaskal arasında (deniz seviyesindeki basıncın yaklaşık üçte biri) değişmiştir. Gazeteci Katherine Kornei, blogda şöyle yazıyor:

Everest Dağı: Doğanın Zirvesi ve Tırmanış Zorlukları

  • “Mayıs ayında Everest’te ölçülen ortalama hava basıncıyla karşılaştırıldığında, zirvenin oksijen bulunurluğu bakımından hissettirdiği yükseklik farkı 737 metreye denk geliyor.”

Başka bir ifadeyle Everest’teki oksijen mevcudiyeti, bazen dağın gerçekte olduğundan yüzlerce metre daha kısaymış gibi hissedilmesini sağlıyor. Vücutlarımız, 8 bin 800 metre yüksekliğindeki bu dağı bazen dünyanın en uzun ikinci dağından (K2, 8600 metre) daha kısaymış gibi algılıyor.

Everest Dağı: Doğanın Zirvesi ve Tırmanış Zorlukları

Dağa En İyi Tırmanılacak Zaman…

Araştırmacılar ayrıca Everest’teki hava basıncının yaz mevsiminde sürekli en yükseğe çıktığını keşfetmişler. Bu durum, oksijen mevcudiyetine dayalı olarak dağa en iyi yaz mevsiminde tırmanılabileceği anlamına geliyor. Dünya atmosferi iklim değişimi sebebiyle ısınmaya devam ettikçe, dağın algılanan yüksekliğinde kalıcı bir azalma bile gerçekleşebilir. Matthews, “Isınma, dağı biraz daha kısaltacak” diyor.

Everest Dağı: Doğanın Zirvesi ve Tırmanış Zorlukları

Everest Dağına Dışkı Bırakmak Yasaklandı

Everest Dağı bu yılın başında ilginç bir haberle daha gündeme geldi. Nepalli yetkililer, Everest Dağı’na tırmananların artık kendi dışkılarını temizlemek ve bertaraf edilmek üzere ana kampa geri getirmek zorunda kalacaklarını açıkladı. Pasang Lhamu bölgesi belediye başkanı Mingma Sherpa, BBC’ye yaptığı açıklamada “Dağlarımız kokmaya başladı” dedi. Everest bölgesinin büyük bölümünü kapsayan belediye, uygulanmakta olan daha geniş önlemlerin bir parçası olarak bu yeni kuralı uygulamaya koydu. Aşırı soğuklar nedeniyle Everest’e bırakılan dışkı tam olarak bozulmuyor.

Everest Dağı: Doğanın Zirvesi ve Tırmanış Zorlukları

Dışkı Torbası Zorunlu Hale Gelecek

Dünyanın en yüksek zirvesi olan Everest Dağı’na ve yakındaki Lhotse Dağı’na tırmanacak dağcıların, ana kampta “dönüşlerinde kontrol edilecek” dışkı torbaları satın almaları gerekecek. Tırmanış sezonu boyunca dağcılar zamanlarının çoğunu ana kampta yüksekliğe alışmaya çalışarak geçiriyorlar. Bu sırada tuvalet ihtiyacı için dışkıyı toplayacak varillerin bulunduğu ayrı çadırlar kuruluyor. Ancak tırmanmak üzere tehlikeli yolculuklarına başladıklarında işler daha da zorlaşıyor. Çoğu dağcı ve destek personeli tuvaletini kazdığı çukura yapıyor, ama daha az kar olan yerlerde tuvalet açıkta yapılabiliyor. Everest Dağı’nın zirvesine tırmanırken çok az insan dışkılarını biyolojik olarak parçalanabilen torbalarda geri getiriyor.

  • Everest’te ve bölgedeki diğer dağlarda çöp büyük bir sorun olmaya devam etse de Nepal ordusu öncülüğünde her yıl düzenlenen temizlik kampanyalarının sayısı giderek artıyor.

Dipten Zirveye Yaklaşık Üç Ton İnsan Dışkısı Olduğu Tahmin Ediliyor

Sivil toplum kuruluşu Sagarmatha Kirlilik Kontrol Komitesi (SPCC) başkanı Chhiring Sherpa, “Atıklar, özellikle de ulaşamadığınız yüksek kamplarda büyük bir sorun olmaya devam ediyor” diyor. Resmi bir rakam olmamakla birlikte, kuruluşu Everest’in dibindeki birinci kamp ile zirveye doğru dördüncü kamp arasında yaklaşık üç ton insan dışkısı olduğunu tahmin ediyor. Chhiring, “Bunun yarısının dördüncü kamp olarak da bilinen South Col’da olduğuna inanılıyor” diye ekliyor. Everest’e seferler düzenleyen dağ rehberi Stephan Keck, South Col’un “açık tuvalet” olarak ün kazandığını belirtiyor. 7 bin 906 metre yükseklikteki South Col, Everest ve Lhotse zirvelerine ulaşmaya çalışan dağcılar için bir üs işlevi görüyor. Burada arazi oldukça rüzgârlı. Keck, “Neredeyse hiç buz ve kar yok, bu yüzden her yerde insan dışkıları görüyorsunuz” diyor.

Everest Dağı: Doğanın Zirvesi ve Tırmanış Zorlukları

8 Bin Dışkı Torbası Tedarik Edildi

SPCC, Mart ayında başlayacak tırmanış sezonu için tahminen 400 yabancı dağcı ve 800 destek personeli için ABD’den yaklaşık 8.000 dışkı torbası tedarik etti. Bu torbalar, insan dışkısını katılaştıran ve kokusuz hale getiren kimyasallar ve tozlar içeriyor. Ortalama bir dağcının günde 250 gram dışkı ürettiği düşünülüyor. Zirve denemesi için genellikle yüksek kamplarda yaklaşık iki hafta geçiriyorlar. Uygulamanın Everest’te bir pilot proje olarak başlatılıp daha sonra diğer dağlarda uygulanmasını önerenler de var.

Everest Dağı: Doğanın Zirvesi ve Tırmanış Zorlukları

‘İrtibat Ofisi Kuracağız’

Sekiz bin metrenin üzerindeki 14 dağın tamamına tırmanan ilk Nepalli olan Mingma Sherpa, insan atıklarını yönetmek için bu tür torbaların kullanımının diğer dağlarda denendiğini ve test edildiğini söyledi. Aynı zamanda Nepal Dağcılık Derneği’nin danışmanı olan Mingma, “Dağcılar bu tür çantaları Denali Dağı’nda (Kuzey Amerika’nın en yüksek zirvesi) ve Antarktika’da da kullanıyorlar, bu yüzden biz de bunu savunuyoruz” dedi. Nepal’in merkezi hükümetinin geçmişte birçok dağcılık kuralı gündeme getirip bunların birçoğunu gerektiği gibi uygulamadığı yönünde eleştiriler var. Pasang Lhamu belediye başkanı Mingma, “Devlet ana kamplarda her zaman eksikti ve bu da dağlarımıza izinsiz tırmanan insanlar da dahil olmak üzere her türlü usulsüzlüğe yol açtı” diyor ve ekliyor:

Everest Dağı: Doğanın Zirvesi ve Tırmanış Zorlukları

  • “Artık her şey değişecek. Bir irtibat ofisi kuracağız ve dağcıların dışkılarını geri getirmelerini sağlamak da dahil olmak üzere yeni önlemlerimizin uygulanmasını sağlayacağız.”

Everest Bir Zamanlar Denizin Altındaydı

Everest Dağı hakkında şaşırtıcı gerçekler arasında, Everest Dağı’nın bir zamanlar deniz seviyesinin altında olduğunu gösteren jeolojik çalışmalar da bulunmaktadır. Everest Dağı’nın zirvesi, 470 milyon yıl önce okyanus tabanıydı. Everest’in zirvesinde, dağın denizden yükseldiğini kanıtlayan deniz canlılarına ait fosiller bulunmuştur. Everest’in zirvesindeki kireç taşı kayaçları, günümüzden yaklaşık 470 milyon yıl önce kabuklu deniz canlılarının kalıntılarının, Hint kıtasının deniz altındaki bölümünün üzerinde birikmesiyle oluşmuştur. Bundan milyonlarca yıl sonra ise Hint plakası kuzeye doğru hareket ederek Avrasya plakasıyla çarpıştı. Sonuç olarak plakalar arasındaki okyanus kapandı ve Himalaya Sıradağları oluştu.

Everest Dağı: Doğanın Zirvesi ve Tırmanış Zorlukları

Everest Dağı Nerede?

Everest Dağı, Himalayalar’da bulunur. Nepal ile Tibet arasındaki sınırda yer alır ve dünyanın en yüksek dağı olarak kabul edilir. Dünyanın en büyük nehirlerinden birçoğuna ev sahipliği yaptığı için, konumu itibarıyla önemli dağlardan biri sayılmaktadır. 1999’da Guinness Rekorlar Kitabı, Everest’i “Dünyanın en yüksek dağı” olarak listeliyor, ancak bu tanım daha sonra “deniz seviyesinden en yüksek dağ” olarak güncellenmiştir. 1856 yılında İngiliz-Hindistan araştırmacısı Sir George Everest’in adı dağa verilmiştir. Bu ad, selefi Sir William Mount-Everest’in adına dayanıyor.

Everest Dağı: Doğanın Zirvesi ve Tırmanış Zorlukları

Deniz Seviyesinden Yüksekliği 8.848 Metre

Everest’in deniz seviyesinden yüksekliği 8.848 metre olarak ölçülmektedir (29.029 ft). Farklı ölçümlere göre, karla kaplı yüksekliği 8848 metre, kaya yüksekliği ise 8844 metre olarak hesaplanmaktadır. Bu yüksekliğin, tektonik plakaların çarpışması sonucu ortaya çıktığı düşünülüyor. Ayrıca eriyen buzulların da yüksekliğin artmasına katkı sağladığı belirtiliyor. Everest, yıl boyunca kar ve buzla kaplı olduğu için “üçüncü kutup” olarak adlandırılmaktadır. Everest kadar yüksek başka dağlar bulunsa da denize yakın olmamaları nedeniyle Everest kadar tanınmıyorlar. Bu nedenle, Everest dünya çapında en bilinen dağlardan biri olmayı sürdürüyor.

Everest Dağı: Doğanın Zirvesi ve Tırmanış Zorlukları

  • Everest Dağı, Güneydoğu Asya’da, Hindistan Yarımadası ile Asya’nın geri kalanı arasında yer alan Himalayalar’ın bir parçasını oluşturuyor.
  • Nepal ve Tibet (Çin) sınırında bulunan bu dağ, deniz seviyesinden 8.848-8.850 metre yüksekliğe kadar ulaşıyor ve yaklaşık 594.400 kilometrekarelik bir alanı kaplıyor.
  • Üç kenarlı bir piramit şeklini andırıyor ve yüksekliği nedeniyle, üst kısımlarında oksijen seviyesi azalıyor ve kuvvetli rüzgarlarla birlikte dondurucu soğuklar yaşanıyor.

Dağın zirvesi, sürekli değişen bir kar tabakasıyla kaplanıyor. Zirvenin yüksekliği Eylül ayında daha fazla olurken, Mayıs ayında biraz azalıyor. Sıcaklıklar mevsimlere göre değişkenlik gösteriyor; Ocak ayında -36 ºC’ye kadar düşerken, yaz ortasında ise -19 ºC’ye kadar çıkabiliyor. Haziran’dan Eylül’e kadar süren muson mevsimi, saatte 285 kilometreye varan rüzgarlarla şiddetli fırtınalara neden oluyor. Atmosfer basıncı deniz seviyesinin %30’u kadar düşük kalıyor. Zirvenin birkaç metre altında, oksijen eksikliği ve düşük sıcaklıklar nedeniyle “ölüm bölgesi” olarak bilinen tehlikeli bir alan bulunmaktadır. Yükseklik azaldıkça sıcaklık artıyor ve dağın kayaları, kar ve buz örtüsünün incelmesiyle daha belirgin hale geliyor.

Everest Dağı: Doğanın Zirvesi ve Tırmanış Zorlukları

Everest Dağındaki Ölüm Oranı

Everest’e tırmanmak oldukça zorlu bir süreçtir. Güneydoğu sırtı, kuzeydoğu sırtı ve kuzey kolu gibi çeşitli tırmanış rotaları bulunmaktadır. En popüler rota, standart tırmanış yolu olan güneydoğu sırtıdır. Tibet’ten başlayan rota ise en uzun ve zorlu rotalar arasında yer alır. İki rotanın da zorlukları farklıdır: Güneydoğu Sırtı’ndan tırmanan dağcılar, tehlikeli Khumbu Buz Şelalesi’nden geçmek zorunda kalırken, çıkışı daha kısa ve inişi daha kolaydır. Kuzey Sırtı’ndan ana kampa kadar ciple gitmek mümkündür; ancak zirveye ulaşmak daha zordur.

Everest’e Tırmanmak Neden Bu Kadar Zor?

  • Everest’e tırmanmayı düşünenlerin fiziksel olarak son derece formda olmaları ve 6 ila 10 yıllık dağcılık deneyimine sahip olmaları gerekmektedir.

Kayıtlara göre Everest’te bugüne kadar 280’den fazla ölüm gerçekleşmiştir. Sadece 2010 yılından bu yana, ana kamptan daha yüksek bir noktaya 7.954 kişi tırmanmış ve 72 ölüm meydana gelmiştir. Bu ölümlerin çoğu, çığ (%41.6), bitkinlik (%12.5) veya düşmelerden (%6.9) kaynaklanmaktadır. Ayrıca dağdaki cesetlerin alınmasındaki zorluğu kısmen açıklamaktadır. Baş dönmesi, kusma ve baş ağrısı semptomlarıyla karakterize edilen akut dağ hastalığı da ölümlere neden olabilmektedir (%16.6).

Everest Dağı: Doğanın Zirvesi ve Tırmanış Zorlukları

Dağa Tırmanırken Vücutta Neler Olur?

Beyin: Tırmanırken, ortamdaki oksijen oranı azalır, dolayısıyla kanda daha az oksijen bulunur. Bu da beyinde daha az oksijen olduğu anlamına gelir. Diğer organlarda olduğu gibi, beyin de oksijenden yoksun kaldığında işlevini yitirir. Araştırmalar, merkezi sinir sistemi işleyişinin yaklaşık 5.000 metre yükseklikte yavaşlamaya başladığını gösteriyor. Uzun süre yüksekte kalınca, beyinde şişme olarak bilinen, yüksek rakım beyin ödemi (HACE) gerçekleşebilir. Bu ödem, 24 saat içinde hızla ilerleyerek ölüme neden olabilir. En etkili tedavi yöntemi, olabildiğince kısa sürede daha alçak rakımlara inmek.

Akciğerler: Akciğerler de yükseklikten etkilenen organlar arasında yer alır. Yaklaşık 3 km yükseklikten başlayarak, kan damarlarının daralması nedeniyle akciğerler şişmeye başlar. İnatçı bir öksürük, zor nefes alma ve yorulmayla sonuçlanır. Akciğerlerdeki şişlik şiddetlenirse, yüksek rakım akciğer ödemi (HAPE) adı verilen tehlikeli bir durum ortaya çıkabilir. Deride morarma, hızlı nefes alma ve ateşle kendini gösterir. HAPE için de en etkili tedavi yöntemi, olabildiğince hızlı bir şekilde alçalmaktır.

Kalp: Kalbin ise daha yüksek rakımda daha fazla çalışması gerekir; bu, kalp atış hızının artması demektir. Yüksekliğe alıştıkça vücut daha fazla oksijen taşımak için daha fazla kırmızı kan hücresi üretir. Bu genellikle yararlıdır ve istenen bir şeydir; ancak aynı zamanda kan yoğunluğunu artırabilir. Bazı araştırmacılar, bu yoğunlaşmanın kalp krizlerine sebep olabileceğini düşünmektedir.

Everest Dağı: Doğanın Zirvesi ve Tırmanış Zorlukları

Duyular: Ayrıca düşük oksijen oranı, görme korteksine kan sağlayan arterlerde spazmlara neden olabilir. Bu nedenle dağcılar, geçici körlük yaşayabilirler. Bağırsaklardaki oksijen eksikliği nedeniyle, daha yüksek rakımlarda sindirim de yavaşlar. Araştırmalar, dağcıların %81’inin mide bulantısı ve kusma yaşadığını göstermektedir.

Everest Dağı: Doğanın Zirvesi ve Tırmanış Zorlukları

Uzuvlar: Yüksek rakımlara çıktıkça, ilk etapta kol ve bacaklarda karıncalanma hissi yaşanır. Zamanla uzuvlar uyuşur ve bu, donmanın başladığını gösterir. İlerleyen aşamalarda, etkilenen bölgelerde ampütasyon gerektirebilecek düzeyde geri döndürülemez doku ölümleri gerçekleşebilir.